Haber

HEDEP Eşbaşkanı Bakırhan: Batıdaki belediyeleri de kazanacağız

ANKARA – Geçtiğimiz hafta düzenlenen kongrede Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (HEDEP) Eş Genel Başkanı seçilen Tuncer Bakırhan, 34 yıldır gençlik örgütlerinden belediye başkanlığına kadar görev yaptı; İl başkanlığından genel başkanlığına kadar Kürt siyasetinin her kademesinde yer aldı. Kendi deyimiyle “Kürt halkının çocuğu” olan Bakırhan, 3 kez cezaevine girdi. Daha önce Siirt Belediye Başkanı olan ve mayıs seçimlerinde Siirt’ten milletvekili seçilen Bakırhan, 34 yıllık tecrübesini artık partisine eşbaşkan olarak aktaracak.

Bakırhan’ın yeni dönem ve partisinin yeni dönem stratejilerine ilişkin sorularımıza yanıtları şöyle oldu:

‘DAHA SOKAKLARDA, SAHALARDA VE FABRİKALARDA OLACAĞIZ’

Tüm muhalefet gibi sizin açınızdan da yenilgiyle sonuçlanan bir seçimin ardından kongrenizi yaptınız. Kurultayınız sırasında partinin adı, eşbaşkanları, yönetimi ve tüzüğü değişti. Bu değişimi nasıl okumalıyız? Bundan sonra nasıl yürüyeceksin?

Seçim başarısızlığının da olduğunu tespit ettik. Ama bizim için yeniden yapılanma seçimden sonra başlayan bir tartışma değil. Yeniden yapılanma ihtiyacı uzun süredir hissediliyor. Seçim sonuçları yeniden inşa sürecinin hızlanmasına yardımcı oldu.

Biz seçim lokasyonuyla yetinip, kendisini sadece bu lokasyonla değiştirip dönüştüreceğine inanan bir siyasi parti değiliz. Demokratik siyasetin önemli bir direği Meclis’tir ama asıl güç kaynağımız milletimizdir. Dolayısıyla seçimlerden ders çıkaracağız ama bizim asıl sorunlarımızdan biri Türkiye’de ‘üçüncü yol’ dediğimiz güçlü bir çaba ittifakı oluşturmaktır. Yeni dönemde bir yandan yeniden umut yaratacağız, diğer yandan teorisini oluşturduğumuz ama pratiğe dökemediğimiz kapsayıcı ve demokratik bir çaba mekânı yaratacağız.

‘İTTİFAKLAR SADECE SEÇİMLERLE KURULMAMALI’

Bunu somutlaştırabilir misin? Demokratik ittifak pratikte nasıl hayat bulacak?

Teorik olarak çok iyi tanımladığımız bir alan ama bunu sahada yaratma konusundaki eksikliklerimiz ortaya çıktı. Siyasi partiler ve seçimlerle sınırlıydık. İttifak kurmanın nedeni sadece seçim olmamalı. Başarı ve başarısızlık seçime bağlı olmamalıdır. Bu dönemde mutlaka işçilerle, direnenlerle, talep edenlerle yan yana duracağımız bir ittifak oluşturmalıyız. Bu bizim varoluş sebebimizdir. Bu dönemde sokakta, tarlada, fabrikada, çalışma alanında olacağız.

‘TÜRKİYE’NİN EN ESAS SORUNU KÜRT SORUNU, BU SORUN 85 MİLYONU ETKİLİYOR’

Kongrede Kürt sorununun çözümüne ilişkin mesajlar çok güçlü bir şekilde dile getirildi. ‘Kürt siyasi hareketi özüne, 90’lı yıllara dönüyor’ yorumu yapıldı. Bu yorum gerçek mi? Önümüzdeki dönemde 90’ların DEP’sini mi yoksa 2015’in HDP’sini mi göreceğiz?

Aslında ikisi birbirinden pek farklı değil. Ancak Türkiye’nin en temel sorunu Kürt sorunudur. Bunu inkar etmek ya da yaklaşımı aşağı seviyeye indirmek doğru değildir. Ekonominin içinde bulunduğu kötü durumun nedeni de bu sorundur. Savaşa harcanan her kuruşun, uluslararası güçlere verilen her tavizin temel nedeni Kürt sorunudur. Bu sorunu ön plana çıkarmadan işsizlik sorununu nasıl çözeceğiz? Çatışma bitmeden emeklinin 7 bin 500 lirası nasıl artacak? Yani devam eden çatışmalar sadece Kürtleri değil 85 milyon insanı etkiliyor. 85 milyon insanı etkileyen bir sorunun öne çıkarılması 90’lı yılların geleneğine geri dönmek anlamına gelmiyor. Tam tersine bu sorunun çözülememesinin her şeyi ve herkesi etkilediğini görüyoruz ve bu nedenle bu sorunun çözülmesini istiyoruz.

‘TÜRKLEŞME TEZİMİZDEN VAZGEÇEBİLİR MİYİZ?

O halde Türkleşme tezinden vazgeçmek söz konusu olamaz mı?

Bu dönemde, durumun kendine özgü olması nedeniyle Kürt meselesi daha da ön plana çıkabilir. Ancak bu, emekten, yoksulluktan, seçmenlerimizin taleplerinden uzaklaştığımız anlamına gelmiyor. Türkleşme tezimizden vazgeçmemiz mümkün mü? Ancak bizi bu ülkeye daha güçlü bağlarla bağlayacak olan şey Kürt sorununun çözümüdür.

Belki bir konuda özeleştiri yapmamız gerekiyor. Kürtler hâlâ ayrılıkçı, ayrılıkçı, Türkiye’nin geleceğini umursamayan bir halk olarak görülüyor; Yanlış bir algı yaratıldı. ‘Demokratik ulus’ ve ‘demokratik Cumhuriyet’i açıklayabilseydik, bugünkü iktidar bu güce sahip olmayabilirdi.

ÖCALAN’IN REKLAMLARI: ‘BİRLİKTE YAŞAMAKTAN BAŞKA SEÇENEĞİMİZ YOK’ DİYEN BİR ANLAYIŞ NEDEN DİKKATE ALINMAZ?

Kongrenizde Kürt meselesinin analizinde muhatabın Abdullah Öcalan olduğunu söylediniz ve onun fiziki özgürlüğünün sağlanmasını talep ettiniz. Bunu başarabilecek bir güç iradesi görüyor musunuz?

Kürt sorunu gibi büyük bir sorun, sadece HEDEP ile oturup diğer partileri dışlayarak çözülebilecek bir sorun değildir. Bir diğer gerçek ise şu; Öcalan’ın Türkiye’deki 85 milyon insanla empati kuran, onlarla hayatı hüzünlendiren bir düşünce yapısı ve düşünce yapısı var. Bunu okuyan herkes çok iyi biliyor. ‘Birlikte yaşamaktan başka çaremiz yok’ diyen anlayış neden görmezden geliniyor?

‘DEVLET KÜRT SORUNUNUN KİMİNLE VE NASIL ÇÖZÜLECEĞİNİ BİLİYOR’

Bu sorun kalıcı olarak çözülecekse bunu tüm taraflarla tartışmanın ne zararı olur? Bu partilerden biri de halen etkili ve değerli bir isim olan Öcalan’dır. Öcalan’ın bu sürece aktif katkı sunabilmesi için tecridin kaldırılması gerektiğini söylüyoruz. Devlet bu sorunun nasıl ve kimlerle çözüleceğini çok iyi biliyor. Bunu bize hatırlatmanın hiçbir sakıncası yoktur. Bugünden yarına çözülmesini, sözlerimizin hemen gerçekleşmesini beklemiyoruz. Bir gerçeğe işaret ediyoruz. Ama bu hükümetin artık demokrasiyle, demokratik değerlerle hiçbir sorunu yok. ‘Asla dönüşmeyecekler’ demek doğru olmaz. Umarım onlar da bu gerçeği görebilirler.

‘TÜRKİYE’DE ANAYASA TARTIŞILMASININ TEMELLERİ YOK’

Mevcut durumda yeni bir anayasa yapılabilir mi?

Yeni bir anayasaya ihtiyaç var, bu çok açık. Peki mevcut yerde yeni bir anayasa yapılabilir mi? Suriye-Irak kararı bu hafta kabul edildi. Rojava’da Kürt hastanelerine, ibadethanelerine bombalar yağarken, buradaki Kürtlere nasıl ‘Ben anayasa yapıyorum’ diyebilirsiniz? Emekli maaşlarının 7 bin 500 lira olduğu bir ülkede yeni anayasanın adil olacağını söylemek gerçekçi mi? Çocuklarının geleceğinden kaygı duyanlar yeni anayasadan umutlu olabilir mi? Yani önce bir zemine ihtiyaç var. Kürtleri, Alevileri, kadınları, yoksulları ikna edecek bir zemin oluşturulmalı. Bugün Türkiye’de anayasayı tartışacak bir zemin yok. Ayrıca yeni bir anayasanın yapılacağına da inanmıyoruz. Bu toplum her seçim öncesi demokratikleşme, analiz süreci, anayasa gibi sorunlara aldanıyor. Samimiyet varsa mevcut politikalar da ona yakışır.

‘DEMİRTAŞ’I GÖZDEN GEÇİRMEK KONU DIŞIDIR, O BU SÜRECE KATKIDA BULUNACAK EN DEĞERLİ AKTÖRLERİMİZDEN BİRİSİDİR.’

Partinizin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, seçim sonrasında HDP’yi sert bir şekilde eleştirerek siyasetten ayrıldığını açıkladı. Demirtaş’a siyasete dönüş daveti gelecek mi?

Sistem bir yandan bizi ötekileştirmeye çalışırken, diğer yandan da “şahin – güvercin” telaffuzlarını yaygınlaştırıyor. Selahattin Lider dostumuzdur, yoldaşımızdır. Ondan nasıl farklı olabiliriz? Hepimiz bu işin aktörü ve çalışanıyız. Hem eleştirebiliriz hem de teklif yapabiliriz. Buna asla kapalı kalamayız. Bizi yaratan, içimizdeki eleştiri ve özeleştiri sistemidir. Belki de en kritik olanlardan biri benim. Bu, eleştirilerimden dolayı dışlanacağım anlamına gelmiyor.

Partimizin eşbaşkanlığını yapmış, saygın bir insanı yok saymak, reddetmek, yok saymak söz konusu olamaz. Bu bizim geleneğimizde yok. Elbette bundan sonra iletişim halinde olacağız. Figen Yüksekdağ’la, Gültan Kışanak’la, Leyla Güven’le nasıl irtibatımız oldu ve olacaksa, Selahattin Demirtaş’la da irtibatımız olacak. Arkadaşlarımızla hukukumuz etkin bir şekilde devam ediyor. Eksiklik varsa aile sorunumuzdur. Her durumda çözülür. Demirtaş bu sürece katkı sağlayacak en değerli aktörlerimizden biri.

‘AKP İLE TEMAS OLURSA AÇIK OLACAK’

Kongre sonrası ilk sınav yerel seçimler olacak. Batıda aday göstermeniz karşılığında AK Parti’nin kazandığınız belediyelere kayyum atayamayacağı, bu yönde görüşmelerin olabileceği konuşuluyor. Yerel seçim stratejiniz ne olacak?

Öncelikle çok şeffaf olacağız. Hiçbir zaman kapı arkasında müzakere yapılmayacaktır. Şu ana kadar AKP ile herhangi bir temas olmadı. Yine de açık olacak.

Ceren Bayar, Tuncer Bakırhan ve Nergis Demirkaya


‘BATI’DAKİ METROPOLLERDE DE BELEDİYELERİMİZ OLACAK’

Kayyım atanan belediyelerimizi devralacağız. Demokratik bir seçimde AKP’nin oradan çıkması çok zordur. Türkiye’nin batı metropollerinde de belediyelerimiz olacak.

‘DÜNYAYA ÖRNEK OLACAK BİR SEÇİM ÖNCESİ MODEL ÜZERİNDE ÇALIŞIYORUZ’

En önemlisi adaylarımızı belirlerken kamuoyunun önerilerini dikkate alan bir strateji izleyeceğiz. Demokratik katılım sağlanarak halkın iradesi ortaya çıkarılır; Aile ve ekonomik gücün ön plana çıkmadığı bir model üzerinde çalışıyoruz. Bu ön seçimin ötesinde bir şey. İradenin tam anlamıyla yansıtılacağı bir model. Öyle bir sistemi deneyeceğiz ki parası, gücü, kabilesi olanlar değil, hak edenler kazansın. Eşbaşkanlık gibi dünyada örnek olacak bir sistem oluşturmaya çalışıyoruz. Şehir dinamiklerinin oy vereceği, kendilerini yönetecek kişileri seçeceği bir sisteme doğru ilerliyoruz.

Batıda belediyeleri kazanacağınızı söylediniz. Hedeflediğiniz belediyeler var mı? Bu konuyla ilgili herhangi bir çalışma yapılıyor mu?

Evet birçok yerde hedeflediğimiz belediyeler var. Bunun üzerinde çalışıyoruz.

‘HÜDA-PAR’IN DEVLET ELİYLE GÜÇLENDİRİLMESİ SADECE KÜRTLERİN DEĞİL TÜM TÜRKİYE’NİN SORUNUDUR’

HÜDA-PAR’ın Meclis’te milletvekilleri var. HÜDA-PAR’ın varlığı tabanınız için risk oluşturuyor mu?

Bölgede sistemin desteklediği oluşumlara karşı mücadele ediyoruz. Bir zamanlar köy korucusuydular, bir zamanlar bazı aşiretlerdi, bir zamanlar paramiliter güçlerdi, bazen de siyasi partiydiler. Mücadele ettiğimiz zemin aynı. Sorun şu; HÜDA-PAR ülkeye ve bölgeye neler getirecek? HÜDA-PAR konusunda sistem çok büyük bir hata yapıyor. Filistin’de El Fetih ve Filistin Kurtuluş Örgütü gibi daha kapsayıcı laik oluşumlar yerine Hamas’ı kuran, destekleyen ve büyüten İsrail hükümetinin kendisiydi. Belki El Fetih’i geriletti ama Hamas gibi köktendinci, ucube bir tehlike yarattı ve dünyanın başına bela oldu. HÜDA-PAR geçmişte olduğu yerdedir. Karma eğitimi yok sayan, laik yaşamı açıkça reddeden, bu toprakların özüne aykırı olan şeyleri savunan bir yerde. AKP iktidarı bizim gibi laik, kapsayıcı, demokratik bir hareketin taleplerini dile getirmek yerine bu toprakların insanını başka yere itiyor. Bu biz Kürtlerin değil, kadınların ve tüm Türkiye’nin meselesi olacak. Bugün Batman’da yaşananlarla yarın Sincan, Zeytinburnu’nda karşılaşacaksınız. Bu sorunu bastırmak için bu kadar tehlikeli yapılar oluşturmak kısa vadede onları rahatlatabilir ama uzun vadede Türkiye’nin başına bela olacaktır.

‘HÜDA-PAR’I BİZİ KESMEK İÇİN GENİŞLETMEK nafile bir çabadır, 20 yıl sonra ülkeye sıkıntı verir’

Bizim için herhangi bir risk var mı? Bölgede rakip tanımıyoruz. Binlerce cesedin hâlâ meçhul olduğu bir hareketten geliyoruz. Kürdistan’da bedelini ödemeyen tek bir kişi bile yok. Bunu bilen bir tabanımız var. Bölgeyi kimseye bırakmıyoruz, güçlüyüz, halkın inandığı bir hareketiz. Devlet beyhude uğraşlar içinde. Süleyman Soylu’nun aklıyla yapılan sözde önümüzü kesme girişimi, 20 yıl sonra Türkiye’nin başını belaya sokacaktır. Ne yazık ki Kürt denilince Türkiye’nin bütün öngörüsü, zekası kayboluyor.

‘KILIÇDAROĞLU, BABACAN, DAVUTOĞLU TEBRİK ETMEK İÇİN ÇAĞRILDI’

Eşbaşkan seçildikten sonra arayan liderler oldu mu?

Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Davutoğlu, Sayın Babacan aradı. Sol ve sosyalist partilerin liderleri, SOL Parti ve EMEP liderleri çağrıda bulundu. Meclise gittiğim gün ziyarete gelenler de oldu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu